14 Temmuz 2010 Çarşamba

anlatıcak kimse yok!

en yakın arkadaşın artık en yakın arkadaşın değildir ya! sizin bu acıyı burukuğu anlatacağınız kimse yoktur ya!
ne kötü be:S
şimdi içimde en acıklı türk filmi oynuyor
içimde filmi izleyen herkes ağlıyor
çok üzgünüm.

27 Haziran 2010 Pazar

yalnızım!

ben de bırakıyorum beni. bi ben kaldım zaten burda!
acısın insanlar daha fazla. ama ben kalırsam bende daha fazla dayanamam bu acıya.
şimdi dışardan bakıp bende acıyorum sana.
zavallı
elveda!

9 Haziran 2010 Çarşamba

mutluluktan ölücem!

sevgili insanlar!
bana bunu da yaptınız.
tutunduğum tek dalı kırdınız.
zor kurtulduğum bataklığın içine
geri attınız.
ama benim artık gücüm yok
ölüyorumm...!
kutlayınız!
ya da unutunuz!
en acı verecek olanı bu
unutulmak!

başlığı boşluk..!

canım çok sıkılıyor. bi yönler var savrulmam gereken. savrulamıyorum. aklım huzursuz. vicdanım huzursuz. derinlerde bi düğüm atılmış ruhuma. özgür kalamıyorum. daha derine çekiyor beni. bataklık gibi. çözmeye çalışıyorum. daha çok dolanıyorum. kendimi çokk yalnız hissediyorum. dünyanın adaletine inanmıyorum. istediğim hayatı yaşamak için ben bu kadar çaba harcarken, ve ben yaşayamazken, birilerinin bu hayatı çabasızca yaşamasına dayanamıyorum. bu kıskançlık mideme oturuyor. birilerinin benim arkadaşlarımla arkadaş olmalarına dayanamıyorum. yeniden ümitlenmeya korkuyorum. yeniden hayal kırıklıkları yaşmamak için. ama bilioyrum yine uğraşıcam. yine olmayacak. bunun sonu nereye varacak bilmiyorum. umarım çok geç olmadan bi yerlerde bi zamanda bende gerçekten mutlu olurum.
ölücem mutsuzluktan. biri yardım etsin noolurrr!
biri beni bi dinlesin!
artık dayanamıyorum....:(

9 Nisan 2010 Cuma

mükemmel takıntı!

birşey ya en mükemmelinden olmalı
ya da hiç olmamalı
sen mesela
ya mükemmelsin 
ya da yoksun
saçma değil mi?
saçma!

saklambaç!





bakışlardan korktun mu hiç!
insan bakışlarından,
sakladın mı gözlerini çukurlarına, 
başbaşa kalmaktan korktun mu hiç biriyle,
kendini dünyanın en sıkıcı, en sığ adamı hissettin mi,
ben hissettim!
peki sevdiğini söylemekten korktun mu?
yani kendinden!
ben korktum hem de çok korktum..
boynunu omzuna gömüpte yürümekten nefret ettin mi?
kendini kalabalıklardan soyutladın mı?


kendimle savaşımı başlattım
kaçmıyorum bakışlardan, şimdilik!
sevdiğimi söylemek, yüzyüze
o gün de gelecek!



7 Nisan 2010 Çarşamba

yeşil ve gri!

yeşil ve grinin, ikisinin birden bana birşeyler çağrıştırması gerekiyormuş.
peki çağrıştırmıyorsa?
ya renk körüysem?
hafızamda yeşil kalmadıysa mesela?
ne yapmalı?
KAÇMALI!

DİRENİŞ!

tüm dayatmalardan nefret ediyorum.
bi diploma verecekler diye saçma sapan insanların kaprislerini çekmek istemiyorum.
sınırlarımın başka sınırlandırılmışlar tarafından konulması midemi yakıyor.
ama gün gelecek kimseye muhtaç olmadan, kendimi yükleyip sırt çantama,
dünyanın 'yuvarlak' olduğunu ispata gidicem.
inanıyorum sınırlarım kalkacak birgün.
inanmazsam yaşayamam...

2 Nisan 2010 Cuma

500 days of summer..:D

bu filmi çok sevdim.
hayatımda hiçbir karakteri bu kadar kendimle özdeşleştirmemiştim.
bende tom kadar teenage duygular besleyen bir insansıyım.
ve bu salaklıklarımın neden değişmediğini merak ediyorum!
içimdeki salak durmadan bana gülüyor..
bence ben hep teenage kalacak bir salağım..
hayatım boyunca dandik rock gruplarını dinleyip, şarkıların benim için yazıldığını düşüneceğim..
hep hüzünleneceğim..

paranoya.

bence şimdi birisi beni düşünüyordur.
benim onu düşündüğüm gibi
kesin!

sf!

hayatı hissetmeye başlamıştım. evet hala cevam ediyor. fakat artık her şey eskisi gibi olmaya başladı.
kendime güvenim hariç. şu gerizekalı ilaçlar işe yaramış yani. inanmıyordum ama yaramış. keşke sinirimi de sivri dilimi de alıp gitselerdi. insanlara aklımdan geçen her şeyi her sözü söylemezdim böylece.
evet ben social fobia sahibi bi insan(d)ım. ama geçti. bitti gitti. geriye sadece iğrenç baş dönmeleri kaldı:S
ilaca başladıktan sonra her şey sıfırlanmıştı. bırakınca fabrika ayarlarıma geri döndüm. ama tamirim yapılmış. sağlam olarak..  tamamen kendime güvenim yerine gelmedi ama. o da zamanla..
belki de O nunla gelecek o. kim bilir...
ilaçtan sonra her şey değişti hayatım da. ama bu kadarı da  fazlaymış galiba. şimdi hiçbir şey yardımcı olmuyor bu kadar yükü kaldırmama. 
yeni bir şehir,
yeni bir okul,
yeni  bir bölüm, 
abuk bir ev arkadaşı, 
sabuk kankalar...
bunların hepsini nasıl kaldırmamı beklersiniz benden.
nasıl?
hemde yeni sıyrılmışken kendimden..
ölü toprağını atmışken üstümden.. 
sana şimdi her zamankinden daha çok ihtiyacım var..
lütfen nerdeysen çık gel artık.
ben, eski ben olmadan.. 
her şey eskisi gibi olmadan..
gel..!!!

27 Mart 2010 Cumartesi

Hayatı yaşa!!

Yaşamak ne güzel şeymiş. Yaşadığını hissetmek! Artık hissedebiliyorum. Ne değişti derseniz: hiçbir şey! Ya da ben farkında değilim. Ama bildiğim bir şey var; artık istediğim gibi biriyim:) İstediği gibi bir hayatı yaşamak için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Mesela hayatımı planlamıyorum artık. Sonunda istediğim mesleği yapacağım ya  gerisi mühim değilmiş pek. Kurtuldum yüklerimden. En büyük yüküm şbpb'ymiş. İkincisi de o. Artık ikisini de noktaladım. Ama hesabımız bitmedi onunla..:P Böyle işte..

Aşık olmadan bir düşün!!!




Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
Sokağa fırlayacaksın...
Sokaklar da dar gelecek...
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek,
Bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin...
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"Önemli olan sağlık."
"Yaşamak güzel."
"Boş ver, her şey unutulur."
Sen hiçbirini duymayacaksın...
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek,
Az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"Ölüme çare bulundu" ya da
"Yarın kıyamet kopacakmış" deseler
Başını kaldırıp:”Ne dedin?” diye sormayacaksın...
Yalnız kalmak isteyeceksin...
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi de yetmeyecek...
Geçmişi düşüneceksin...
Neredeyse dakika dakika...
Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
Gittiğin yerlere gitmek...
Bu sana hiç iyi gelmeyecek...
Ama bile bile yapacaksın...
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin...
Hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin....
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
Hiçbir şey oyalamayacak seni...
İlaçlara sığınacaksın...
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan…
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahı iple çekeceksin...
Bazen de "Hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin
Nafile...
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin...
Telefonun çalmasını bekleyeceksin...
Aramayacağını bile bile...
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
Yüreğin burkulacak...
Canın yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin...
Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut...
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
Gelgitler içinde yaşayacaksın...
Buna yaşamak denirse...
Razı mısın bütün bunlara?..
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye?..
O halde aşık olabilirsin…

CAN DUNDAR